3 Nisan 2009 Cuma

Not düşmek isterim...

Not düşmek üsterim; 02 Nisan 2009 Salı, lapa lapa kar yağıyor Moskova sokaklarına. Çatıların üstü yine, yeniden beyaz örtüsüne büründü! Dün gece başlayan kar, tertemiz olmuş sokaklara o güzelim beyaz gelinliğini tekrardan giydirmeye hazırlanıyor.

Peki bu muydu beklediğimiz? Günlerdir, haftalardır hayalini kurduğumuz bu muydu? O soğuk karların arasından bile ortaya çıktığında insanın içini ısıtan pırıl pırıl güneşin ardından bu muydu ödülümüz! Halbuki ne güzel de göz kırpıyordu bulutların arasından da olsa, “geleceğim bekleyin beni, o kocaman kalın paltolarınızdan kurtaracağım sizi” der gibi bir hali vardı. Oysa şimdi...

Fırtına şiddetlenmeye, lapa lapa sakince yağan kar taneleri birden tipiye dönüşerek insanın gözüne girmeye başlamıştı. Beremin üstüne kapüşonumu da örtüp soğuğa, rüzgara ve kara karşı koymaya çalışırken yere doğru bakan gözlerimin önüne çırılçıplak iki tane ayak çıkıverdi. Etrafıma bakmadan yürürken görmüş olduğum bu resim anlık bir ürküntü verdiyse de kendime gelip neler olduğunu anlamam çok da uzun sürmedi maalesef! İnsanın içini sızlatan bir şekilde önünden gelip geçenlere haç çıkartarak onlara dua ediyor ve haline acıyıp para vermelerini istiyordu! Ne yapmalıyım diye düşünmeye dalmışken karşımdan biri siyah diğeri beyaz, ellerinde kocaman ve buz gibi bira şişeleriyle kulaksız iki Tavşan beliriverdi! O yumuşacık ve sıcacık kürklerinin içinde ne kadar rahat ve huzurlu görünüyorlardı. Beynim henüz çıplak ayaklarla karın üstündeki adamın imajını algılamaya çalışırken bu iki alımlı ve güzel bayanın insanın gözünün içine giren tipide ve buz gibi havada nasıl rahat da biralarını yudumladıklarını izlemeye koyuldu. Diğer taraftan da beynim beni yargılıyordu. “Valla hayret yani Ayça’cığım beş buçuk senedir buradasın, karnı burnunda hamile bir bayanın bira içtiğini görmüş birisin, bu mu seni bu kadar şaşkına çeviren!” Doğru söze ne hacet...

Tipi ve rüzgar biraz olsun hızını kesmiş, yolda etrafıma bakarak yürüyebilmemi mümkün kılmıştı. Trafik ışıklarında karşıya geçmeyi beklerken önümdeki orta yaşlardaki çift, soğuk ve karların arasındaki bu uzun süren bekleyişi aşklarıyla ısıtmak istediler. O anda onlar için sadece ikisi vardı orada ve içlerini kaplayan o sıcacık öpüşleri. Yeşil yanmış, karşıya geçmeyi bekleyen tüm yayalar da onların rahatlarını bozmamak amacıyla, onların sağından ya da solundan ilerleyerek karşı tarafa geçiyorlardı. Onlar ise; bir sonraki belki de bir daha sonraki yeşil ışığı beklemek üzere dudaklarının birbirine vermiş olduğu hazzı yaşamaya devam ediyorlardı...

Hiç yorum yok: