9 Eylül 2008 Salı

Dünyamızı gelecek nesillerden ödünç aldık

Ufak tefek bir şeyler almak için evin yakınındaki marketin yolunu tuttum. Dışarıda baharın güzelliğini gösteren pırıl pırıl bir hava vardı. Güneş, yeni yeni filizlenmiş ağaçları beslerken, kuşların da o güzel şarkılarıyla oynaşmalarını sağlıyordu. Ama “havanın dibinde” bir soğukluk vardı. Şapkasız ya da eldivensiz yürümek pek mümkün değildi. Hava sıcaklığı 8-9 derece gösteriyordu.

Markette yarım saat içinde işlerimi halledip çıktığımda, sanki gündüz vakti gece olmuş gibiydi. O parlak güneş, simsiyah bulutlar arasında kaybolmuş; hızla esen rüzgara boyun eğmek durumunda kalmıştı. Hava sıcaklığı 1 derece gösteriyordu. Havanın bu şekilde hızlıca değişmesine anlam veremeden strafor köpüğünün parçaları gibi küçücük ama oldukça sert kar taneleri yola düşmeye başladı. Gözlerime inanamıyordum, hava yarım saat önce günlük güneşlikti, şu anda ise tarifi zor olan bir çeşit kar yağıyordu; ne lapa lapa denebilirdi buna, ne tipi ne de sulu kar. Çocukken belki de hepimizin yaptığı strafor köpüğünün o küçük beyaz parçacıklarına benziyordu. On dakikalık eve gidiş yolu boyunca devam eden kar, sokağımın başına geldiğimde durmuştu. Eve çıktığımdaysa, güneş yeniden parlak yüzünü göstermişti bile.

“6 Nisan 2007 Cuma günü, Birleşmiş Milletler Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli, Brüksel’de toplandı. 124 ülkeden delegelerle bilimadamlarının katıldığı toplantılar sonucunda küresel ısınmayla ilgili bu yılki ikinci rapor yayımlandı. 2 bin 500 bilimadamı tarafından hazırlanan dördüncü değerlendirme raporunda, küresel ısınmadan yüzde 90 oranında insanların sorumlu olduğu açıkça ifade ediliyor. Rapor aynı zamanda iklim değişikliğinin olası etkilerine ilişkin saptamalara yer veriyor. Raporun verilerine göre 2100 yılına kadar sıcaklıkların 1,1 ila 6,4 santigrat derece yükselmesi bekleniyor. Buzulların erimesi ile deniz seviyelerinin de yüzyılın sonuna kadar 18 ila 59 santimetre yükselmesi de raporun beklentileri arasında. Raporda küresel ısınma nedeniyle tayfun ve sel felaketleriyle aşırı sıcak hava dalgalarının artacağı, bu durumun çölleşme ve kuraklığın daha geniş alanlara yayılmasına yol açacağına da dikkat çekiliyor”.

Dinlediğim bu haber birden kendime getirdi beni. Bunu yaşadıklarımla birleştirince dünyamızın kendince bize iklim değişikliklerinin nelere mal olacağını anlatmaya çalıştığını daha iyi anladım. O yeni yeni filizlenmeye başlayan ağaçların üstü birden karla kaplanmıştı ve donmuşlardı. Aynı durumun tarım ürünlerinde olduğunu düşündüğümüzde beslenme zincirinin ne kadar sekteye uğrayacağını söylemeye gerek yok sanırım. Bu en basit sonuçlarından biri sadece. Senelerdir bilimadamlarının, uzmanların defalarca dile getirdikleri “dünyamızın dengesi bozuluyor, dünyamız çölleşiyor, küresel ısınmasını etkilerini her geçen gün daha fazla hissedeceğiz” gibi cümleler artık çok uzakta değil. Ve biz birer birey olarak bu gidişat için bir şeyler yapmak durumundayız.

Özellikle bu sene, Moskova, tarihinde görmediği sıcaklıklara şahit oldu. Geçtiğimiz Ocak ayında meteorolojik verilere göre tarihinin en sıcak Ocak ayını yaşadık. Keza Mart ayının sonunda hiçbirimizin alışkın olmadığı derecede sıcak bir hava vardı dışarda, 17-18 derece gösteriyordu termometreler. Nisan ayının ortasındayız ve kar yağıyor. Mevsimler yer değiştiriyor sanki.

Time dergisi de bu ayki sayısını küresel ısınmaya ayırmış ve dünyanın bu gidişatından yüzde 90 oranında sorumlu olan biz insanların yapabileceği ufak tefek şeylerle bir nebze olsun dünyamıza yardım edebileceğimizin altını çiziyor ve onları şu şekilde sıralıyor:

“· Evinize ısı yalıtımı yaptırın. Çift camlı pencere kullanmak, yazın geniş perdelerle evinizi güneş ışınlarından korumak enerji sarfiyatınızın yüzde 40 azalmasını sağlayabilir.
· Evinizi aydınlatmak için geleneksel ampul yerine, kompakt floresan ampul (CFL) kullanın. CFL geleneksel ampullerin sadece 4'te biri kadar enerji harcar.
· Çamaşırlarınızı, kaynar suda değil, ılık suda yıkayın.
· İşyerinize yürüyerek ya da düşük karbon emisyonuna neden olan, raylı sistemle ulaşabileceğiniz bir yerde ikamet edin. Otomobil yerine toplu taşımayı tercih edin.
· Evinizi havalandırmak için klimanızı çalıştırmak yerine pencereyi açın. Yazın klimanızı birkaç derece daha yüksek, kışın da termostatınızı birkaç derece daha düşük ayarlayın.
· Faturalarınızı internet üzerinden ödeyin. Bu şekilde fatura dökümleri için harcanan kâğıt tüketimi azalacak ve bunların adresinize taşınması için kullanılan yakıt tüketimi düşecektir.
· Et yerine sebze tüketin. Et sanayisi, büyükbaş hayvanların tükettikleri yiyeceklerin üretimi ve hayvanların çıkardıkları gazlar nedeniyle en yüksek karbon salımına neden olan sektörlerden biridir. Et yerine sebze tüketmek bir yılda neden olduğunuz karbon salımını 1.4 ton azaltabilir.
· Evinize yakın yerlerde üretilen gıdaları satın alın. Sofranıza gelene kadar tüm ülkeyi kat eden sebze, meyve, et ve süt gibi ürünler yüzünden harcanan benzin miktarını düşünün.
· Bahçenize bambu ekin. Bambular bahçe bitkilerinden çok daha fazla karbondioksit emer.
· Televizyon, bilgisayar gibi elektronik eşyalarınızı “stand-by” konumunda bırakmayın, kapatın. Bilgisayarınızı kapatarak karbondioksit salımını yüzde 83 azaltabilirsiniz.
· Kullanılmış kâğıtlarınızı geri dönüşüme gönderin.
· Gereksiz paketleme yaptırmayın. Kafelerde verilen fazla peçeteleri iade edin.
· Bahçenizde fosillerden elde edilen yakıtlardan üretilen gübreleri kullanmayın.
· Otomobilinizde yalnız seyahat etmemeye çalışın.
· Daha az tüketin, daha çok paylaşın.”

İşte belki bunlarla yok etmeye başladığımız dünyamızı biraz olsun koruyabilir ve kurtarabiliriz. Unutmayın ki biz dünyamızı gelecek nesillerden ödünç aldık!

1 yorum:

citlembik dedi ki...

Çok faydalı bir yazı olmuş. Tüm arkadaşlarıma bu yazıyı gönderide bulunacağım. Benim bile yapmadığım daha doğrusu bilmediğim pek çok şeyi yeniden paylaştığın için teşekkürler ... hepimizin elinden geldiğince bu konulara dikkat etmesi gerekir.