5 Eylül 2008 Cuma

Teşekkürler Moskova

Daha dün gibi hatırlıyorum Moskova’ya ilk ayak bastığım günü. Üstümde, İstanbul Laleli’den alınan, Rusya için özel olarak yapılmış içi kürklü benden iki beden büyük bir palto, içine kalın kazaklar giyeceğim ya. Kafamda yünlü bir şapka, ağzım burnum tamamen kapalı, gözlerimden başka bir şey görünmez bir haldeyim. Kundaklanmış bebekler gibi havaalanından dışarı çıkarken, hava sıcaklığı -25 dereceyi gösteriyor. Hayatımda ilk kez böyle bir soğukla burun buruna geliyorum, yanımda da eşim kaymamam için kolumdan tutuyor ve “havayı içine çekme, üşütürsün” diye durmadan uyarıyor.

Bu yaşadıklarımın üstünden 5 sene geçti. Artık Moskova bana, ben de Moskova’ya alıştım. Nerde ne zaman ne giyilir, ne yenir, ne içilir, nereye gidilir, artık biliyorum. Birbirimizin dilinden anlar olduk. O bana sevdirdi kendini, ben de onu sevmek için kalbimi açtım. Ama yine kendi ülkeme, şehrime gittiğimde içime anlatılmaz bir huzur doluyor. Sanki kuşlar kadar özgürüm. Kimseye kendimi anlatabilmek için kırk parça olmuyorum. Dostlarım, arkadaşlarım yanıbaşımda. Hepsi bir telefon uzaklığındalar. Hele o Boğaz yok mu! O deniz kokusu, martıların sesi, vapur düdükleri... Hepsini o an bavuluma koyup buraya getirmek istiyorum. Ama biliyorum ki her şey yerinde güzel. Aynı Moskova’daki güzellikler gibi.

Her şehrin kendine özel bir güzelliği var ve her şehir onlarla güzel. İşte en önemli şey de bu zaten. Her şehri, ülkeyi kendi içinde yaşayabilmek, hiçbirinde bir başkasını aramaya bulmaya çalışmamak. Ancak o zaman, o yaşanan şehrin, ülkenin tadı çıkabilir ve kendini o ülkeden bir parça olarak görebilirsin.

İşte bütün bunları keşfedebildiğim için kendimi şanslı azınlık içinde görüyorum. İş icabıyla geldiğimiz bu şehirde ve buradan sonra gideceğimiz başka ülkelerde, şehirlerde oranın yerlisi gibi olabilmeyi ve bundan zevk alabilmeyi öğrendiğim için kendimle gurur duyuyorum. Ve bunun için de Moskova’ya ve burada geçirdiğim yıllara teşekkür ediyorum...

1 yorum:

citlembik dedi ki...

Yazını okurken bir hüzün duygusu geçti bana bazı yerlerde. Sanki dün yaşamışsın gibi çok güzel anlatmışsın. Yazının akıcılığı etkiliyor insanı. Beni en çok etkileyen cümlen ise "o bana sevdirdi kendini bende onu sevmek için kalbimi açtım." insan bir yeri ne kadar sevmese de çaba çok önemli. ruhunun oraya ait olmadığını bilsen bile öyleymiş gibi davranmak insanı hayata bağlayan anlam altında gizlidir.