18 Kasım 2008 Salı

Bize de izlemek düştü!

Günlerden Pazar, dışarıda buz gibi bir ayaz var. Rüzgar insanın içine işliyor sanki; ama Lujniki’de iğne atsan yere düşmeyecek bir kalabalık var. Kapıların önünde sıra olmuş insanlar, içeri girip Enrique Iglesias’ı görmek için sabırsızlanıyorlar. Evet, aylardır beklenen; sokaklarda devamlı posterlerini gördüğümüz, radyolarda bangır bangır reklamlarının yapıldığı Enrique Iglesias, 25 Kasım Pazar akşamı Lujniki’de konser verdi, ne konserdi ama...

Konser salonunda, dışarıdaki izdiham yoktu. Saat 19:00 olmuş, herkes yerine oturmuş, ışıklar karartılmıştı. Işıklar tamamen söndüğünde ise, sahnede bir DJ masası ve bir DJ belirdi birden. Enrique’nin gelmesi için çıldıran kalabalık bağırmaya ve deli gibi alkışlamaya başladı. Saat 19:30’u gösterdiğinde DJ performansı hala devam ediyordu, saatler 20:00’yi gösterdiğinde de! Sahnede ne bir hareket, ne bir açıklama vardı. Anna Kurnikova’nın anavatanına gelip de bunu yapabilir mi, Moskovalılar’ı bir buçuk saat boyunca hiçbir açıklama yapmadan bekletebilir mi ünlü şarkıcı!? Demek ki oluyormuş, Enrique Iglesias sahneye geldiğinde saatler tam 20:30’u gösteriyordu. Son albümü “Insomniac”taki en ünlü şarkısıyla başlayarak hızlı bir giriş yapmış ve seyircileri hemen havaya sokmayı başarmıştı. Gelen herkes de zaten bunun için gelmişti, kimsede bir buçuk saat bekletilmenin hesabını soran bir hava yoktu. Herkes eğlenmeye ve dans etmeye gelmişti oraya. Ama dört kişi için durum, bundan biraz daha fazlasıydı!

Sahnenin ön tarafı kırmızı halılar üzerinde sandalyelerde oturan VIP konuklara aitti. Sahnenin sol tarafında kalan kısım ise “fan zone” diye tabir edilen Enrique Iglesias’in hayranlarına ait bölümdü. Oranın fiyatları 3000 ile 5000 ruble (yaklaşık150-250 YTL) arasında değişiyordu. “Fan zone” da olup bu parayı veren gençlerden dördü için verdikleri bu para ve 25 Kasım akşamı hayatlarının en unutulmaz gecelerinden biri olmuştur şüphesiz! Konser hızını almış, bir buçuk saatlik gecikme çoktan unutulmuştu. Sıra orkestranın ve vokallerin tanıtılmasına gelmişti. Önce sahneye iki tane divan kondu, ardından baterist ve perküsyonist gelip oturdular ve tanıtım başladı. Ardındansa ispanyolca bir soru sordu ünlü şarkıcı ve “fan zone” dan bu soruyu cevaplayan iki genç kendilerini sahnede buldular. Enrique Iglesias, korumalarına verdiği emirle bu gençlerin sahneye çıkmalarına izin vermelerini sağladı. Sonra da bu iki arkadaşın beraber geldiği bir üçüncü kişi daha sahneye geldi. Belki en büyük hayallerinden biriydi Enrique Iglesias’ı görmek, onun elini tutmak, onu öpmek vs... bir hayranın hayal edebileceği sıradan şeyler. Ama sanmıyorum ki sahnede onunla beraber şarkı söylemeyi ve sanki arkadaşının evindeymişçesine divanda oturup votka tokuşturmayı hayal etsinler. Ama onlar bunu yaşadı. Onlar için, yaşadıkları heyecan kolay kolay unutulası bir duygu olmasa gerek. İstanbul’da da konser verdi Enrique Iglesias; ama ne votka seromonisi vardı ne de bayan bir hayranını sahneye çıkartıp en romantik şarkılarından birini ona sımsıkı sarılarak söylemek.

Şarkıların temposu biraz olsun düşmüş, daha romantik bir ortama girilmişti. Enrique Iglesias, yeniden “fan zone”a yöneldi, gözüne bir bayan hayranını kestirdi ve onu sahneye davet etti. 20’li yaşlarında olan bu genç kız sahneye davet edilenin kendisi olduğunu anlaması ve üzerindeki şoku atması biraz zaman alsa da zıplayarak sahneye çıktı, neler yaşayacağını bilmeden. Enrique Iglesias şarkısına başladığında o hala üstündeki heyecanı atmaya çalışıyordu, kendisine yönelmiş kameralar karşısında ne yapacağını bilmez haldeydi. Romantik parçanın en vurucu yerinde Enrique Iglesias’ın ona sarılması ve onu göğsüne yatırmasıyla dakikalardır tutmaya çalıştığı göz yaşları pınar olup aktı! Onun, gerçek olup olmadığını anlamak istercesine ona sımsıkı sarılıyordu. Bütün şarkıyı hayranının kollarında söyleyen Enrique Iglesias, müzik bitip ışıklar karardığında küçük bir öpücük kondurdu belki de hayranının yanağına!

Herkes eğlenmeye, dans etmeye gelmişti oraya; ama bu dört kişi belki de hayatlarında bir kez yaşayacakları ve unutamayacakları bir gece yaşamışlardı. Hayranı oldukları sanatçıyla aynı sahnede şarkı söylemiş, ona sarılmış, hatta onunla votka bile içmişti. Ne diyelim bize de izlemek düştü...

Hiç yorum yok: