18 Kasım 2008 Salı

Saygı Duyuyorum...

Moskova belki de en sıcak yazlarından birini yaşamaya hazırlanıyor, hatta yaşamaya başladı bile. Sokaklar, roller-blade’li ve bisikletli gençlerle dolup taşarken; parklar bahçeler de küreğini kovasını almış çocuk sesleriyle canlanıyorlar. Sadece çocuklar ve gençler mi; yedisinden yetmişine herkes rengarenk çiçeklerle bezenmiş parkların, bahçelerin ve daçalarının yolunu tutuyorlar. Akşam 11’lere kadar güneş ışığından faydalanabiliyor olmak da insanın içine ayrı bir mutluluk ve yaşama sevinci veriyor. İnsanın o parklardan bahçelerden çıkası gelmiyor.

Moskova; hemen hemen her bina kompleksinin arasında ağaçlıklı küçük yürüyüş yollarıyla, her mahallede irili ufaklı parkları ve bahçeleriyle, çocuk oyun alanlarıyla en çok yeşillik alana sahip büyük şehirlerin başında geliyordur sanırım. Bu parklardan bahçelerden bazıları oldukça bakımlı, bazıları ise kendi yağında kavrularak hayatlarına devam ediyorlar. Bakımsız olsalar da büyükşehrin keşmekeşliği içinde insana nefes aldırırken, doğayla başbaşa olabilmek için de imkan sunuyorlar. Bunlara en ilginç örneklerden biri belki de “Moscow City”nin gökdelenleriyle Mejdunarodnıy Otellerinin arasına sıkışmış oldukça büyük ama bakımsız bir bahçe olan Krasnaya Presnaya Bahçesi. Bahçe dediğime bakmayın siz, içinde yok yok! Çocuklar için şişme kaydıraklı oyun parkı mı isterseniz yoksa açık havada karting alanı mı? Hatta dönme dolap ve zincirli salıncaklar bile var; zincirleri paslanmış, boyaları dökülmüş, yanlarına kimse yaklaşmasa da. Ama var, önemli olan da bu sanırım. Zamanında yapılmış ve toplumun her kesiminden insanın rahatça kullanabilmesi sağlanmış. Şimdi de biraz elinden tutulmasını ve güzelleştirilmesini bekliyor.

Büyükşehirlerin kargaşalığı içinde insanlar çoğu zaman kendilerinden, sevdiklerinden uzaklaşıyorlar ve iş yaşantısının stresiyle beraber hayatın güzelliklerini yaşamayı unutuyorlar. İşte bu kocaman binaların aralarına sıkıştırılmış parklar, bahçeler hatta apartmanların önlerindeki küçücük ağaçlıklı yollar bile, insanların bir araya gelmesini ve doğanın güzelliklerini en yakından yaşamasını sağlayan yerler. İstanbul da Moskova gibi devamlı yapılanma içinde olan bir büyükşehir; ama kaç tanesinin önünde küçük de olsa bir yeşillik alanı, kaç tane mahallede çocuk parkı var? İşte o kocaman binaları dikerken oralarda yaşayacak insanların doğadan uzaklaşmasını engelleyen ve insana hayatın güzel yanlarını da gösteren bu düşünce yapısına saygı duyuyorum.

Hiç yorum yok: